2 Aralık 2012 Pazar

Çocuklarınızın Ellerinden Düşürmediği Oyuncaklar, İlerleyen Dönemlerde Yaşamlarının Odak Noktası Olabilir Mi?

Bu sorunun cevabını çocukluğumda çok sevdiğim bir oyuncağın, ilerleyen yaşamımı nasıl şekillendirdiğini anlatan bir dijital öyküleme ile vermek istiyorum. 




BİLGİSAYARLI HAYAT SERÜVENİ




Her insan için ağlarını ören hayat, benim için de kollarını sıvamıştı. Çocukluk yılları sonrasında okula gitmek, bütün ağırlığıyla omuzlarıma çökmüştü. Artık oynamaktan büyük bir haz duyduğum klavyeli atarim evin ücra köşelerine kaldırılacak ve ben de her sabah erkenden kalkıp okula gidecektim. Hummalı bir çalışmanın ardından okul için yapılması gereken her türlü hazırlık tamamlandı ve ben bu görev için son halimi almıştım; düz taranmış saçlarım, mavi önlüğüm, beyaz yakalığım ve korkulu ve ağlamaklı bakışlarımla…

Üzerinizde emeği olan herkesin sizin için düşlediği pek çok hayalleri vardır. Kimi zaman bu hayalleri gerçekleştirip onları mutlu edebilseniz de, çoğu zaman kendi yolunuzu çizer, kendi hayallerinizi inşa etmeye çalışırsınız. İlkokula başlarken eğitimime bir engel olacağını düşündükleri için evin ücra köşelerine kaldırdıkları klavyeli atarim, benim için geleceğime yön veren bir obje olmuştu. Klavyesi, mouse’u ile beni etkileyen o en sevdiğim oyuncağım, çok geçmeden beni bilgisayarların o akıl dünyasına itmiş ve bu sanal dünyayı keşfetmeye yöneltmişti. Hayallerimin peşinde, bilgisayarların karşısındaydım. Bilgisayarlar benim için DisneyLand idi, luna parktı. Masmavi bir okyanusun derinliklerine dalmak ve bütün bir okyanusu keşfetmekti. Bir diğer tutkumsa İngilizce diliydi. Hem İngilizce’yi daha iyi öğrenebilmek hem de bilgisayar dünyasına girebilmek için Erzurum Anadolu Ticaret Lisesi’nin Bilgisayar Programcılığı bölümüne yazıldım. Lisedeki ilk senem hazırlık sınıfında geçti. Kısa sürede öğretmenlerinin gözdesi olmuş, başarılı bir öğrenciydim. O büyük bir tutkuyla bağlandığım İngilizce dilini artık iyi seviyede öğrenmiştim ve çok iyi İngilizce konuşabiliyordum.
Hazırlık sınıfında göstermiş olduğum başarıyı lise hayatım boyunca sürdürdüm. İngilizce öğretmenlerim bana “Golden Boy” diye hitap eder olmuşlardı. Ancak sınıflar ilerledikçe dersler de zorlaşıyordu ve bazı zamanlar bu zorluk içinden çıkılmaz bir hal alıyordu.Derslere ek olarak İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce çeviriler yapmaya çalışıyordum. Kimi zaman boş bulduğum sınıflarda dahi ders çalışır olmuştum. Günlerim gecelerime karışıyordu. Fakat ne olursa olsun, bir amacım vardı ve bu amaca ulaşmalıydım.  Bu süre zarfında kendi çabalarımla İngilizce olarak yazılmış bir kitabın çevirisini yapmayı bile başarmıştım. Kitaplar benim için en kıymetli hazineydi. Kitapsız bir ders, bir hayat, bir yaşam düşünemiyordum. Sosyal yaşamımsa kendi halinde ve normal seyrinde devam ediyordu. 4 yıllık lise hayatımın sonunda azmimin ve emeklerimin bir sonucu olarak okuduğum liseyi birincilikle bitirmeyi başarmıştım.


Lise birincisi olmak, ilk girişte üniversite sınavını kazanmam için yeterli olmamıştı. Fakat bu, yolun sonu demek değildi. Hayatta her zaman umut var olmak gerekiyordu. Hem hiçbir şey zor değildi ve imkansız da biraz zaman alıyordu. Ben, ticaret lisesi mezunuydum. Bir iş yeri açmak için gerekli olan teorik bilgileri lise eğitimim içerisinde öğrenmiştim. Bu konuda ağabeyim de tecrübeli biriydi. Bir girişimcilik örneği göstererek sigortacılık ve trafik müşavirliği üzerine bir iş yeri açma projesi üzerine ağabeyimle birlikte çalışmalara başladık. Çalışmalarımızın sonucunda sigortacılık ve trafik müşavirliği işlerini başarılı bir şekilde yürüten bir iş yerimiz olmuştu. Ya bilgisayar başındaydım, ya da direksiyon karşısında... Çocukluk oyuncağım bana yetişkinlikte yeni oyuncakları kullanmam için bana bir imkan daha sunmuştu.

Yıllar önce o ilk girişimde kazanamadığım üniversite sınavını da ikinci girişimde kazanmayı başardım. Çocukken oynadığım atariden aldığım ilhamla yöneldiğim bilgisayar keşfinin sonucu olarak şimdi de bilgisayar öğretmenliği yolunda ilerliyorum. Artık adına bilgisayar dediğim oyuncaklarımla atölyeye dönmüş odamda; konu-komşu, eş-dost, uzak-yakın demeden her tanıdığımın hastalanmış bilgisayarını bir bilgisayar cerrahıymışcasına ameliyat ediyorum.





Muhammet DURDU



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder