31 Aralık 2012 Pazartesi

Eğitim-Öğretim Sokaklarında Mum ile Yol Aramak



ÇIKMAZ BİR SOKAK




Yaşam boyu eğitimin bir parçası olan insan, öğretmenlik görevini üstlendiğinde öğretme zorluğu kat kat artar ve bazen bu zorluk içinden çıkılmaz bir hal alır. Mevcut sistemimizi düşündüğümüzde bir branş öğretmeninin kendi branşıyla ilintili olsun veya olmasın pek çok derse gün içinde ve hafta içinde girdiğini görürüz. Çoğu zaman bu durumu hakkıyla yerine getirebilseler de, bu durum bazı zamanlar da öğretmenlerin şaşırıp kalmasına ve ne yapacaklarını bilememelerine sebep olabilir. Okul öncesinde, ilköğretimde ve orta öğretimde öğretmenler için çok büyük bir yük olan öğretimi tasarlamak ve materyal geliştirmek işi, akademik eğitim verilen üniversitelerde dahi öğretmenlik görevini üstlenenler için maalesef karmaşıklık arz eden ve içinden çıkılmaz hale gelebilen bir yük halindedir.




Hangi branştan olursa olsun, bir öğretimin amaçlarını analiz etmek, bu amaçlara göre ön koşul davranışları ortaya koymak, elde edilen verilere göre öğretimi tasarımlamak ve nihayetinde bu tasarımı geliştirmek, bir öğretmenin yükleneceği en zor görevlerden biri olsa gerektir. Çünkü böyle bir görevde amaç, istendik yönde olumlu davranış değişiklikleri gerçekleştirmektir ve bu da hitap edilen farklı farklı kitleler olduğu düşünüldüğünde sarpa saran bir süreç haline gelebilir. Elbette dikkat edilmesi gereken en önemli aşama da, değerlendirme aşamasıdır. Bir öğretmen -benim tabirimle çok yönlü küçük çaplı bilim adamı- öğretimi gerçekleştireceği her aşamada değerlendirme stratejileri belirlemeli ve bu stratejilere göre, gerçekleştirmeye çabaladığı öğretimi değerlendirmeye tabii tutmalıdır. Öğrenciler farklı, sınıflar farklı, psikolojiler farklı, tepkiler farklı ve üstüne üstlük bu görevi yerine getiren sen, başlı başına farklı bir insansın öğretmeye çalıştıkların karşısında... Muhakkak ki bu zorluk üstesinden gelinecek bir zorluktur ama bu zorluğu kolay kılan da, o tasarımın nasıl gerçekleştirildiği ile doğrudan ilintilidir. Yani işini kağıt üzerine ne kadar iyi dökersen ve planını ve programını ne kadar iyi yaparsan, tasarlamış olduğun o öğretim planı da senin bu öğretim işini o ölçüde kolaylaştırır. İşte öğretmenler, akademisyenler, profesörler de dahil olmak üzere, çoğu zaman bu en önemli adıma önem vermeden geçerler. Üniversite sıralarında çokça karşılaşmışsınızdır, bir profesör tahtanın karşısına geçer ve o an hissedersiniz: Ne anlatacağını veye nereden anlatmaya başlayacağını bilmiyordur. Kendisinin sebep olduğu bu problemli durum, o üst düzey insanı o kadar küçük hale getirir ki, yüzüne acınası bakışlarla bakarsınız o öğrenci ünvanıyla oturduğunuz sıralardan o kürsüdeki üst düzey insana (!) Bazen gerçekten üzülürsünüz. "Bir an evvel ders bitsin de şu adamcağız/kadıncağız da kurtulsun şu ızdıraptan..." diye dua ederek, dersin bitişine haslet duyarsınız. Daha da vahim olanı, bu üst düzey insanların başka akademisyenler tarafından ve/veya kendilerinin hazırladıkları slaytları projeksiyon cihazıyla yansıttıkları duvarlardan okuyarak ders anlatmalarıdır ki bu duruma da içiniz parçalanır. Ancak yapacak bir şey yoktur maalesef.



Hakkaniyetle hazırlanmış bir öğretim tasarımıyla başlanan bir ders, dönemin sonunu başarıyla getirecektir. Ancak bir öğretimi tasarlarken, özellikle üniversitelerde, ortak alan dersleri varsa ve o derslerle ilintili konulara sizin tasarımını gerçekleştireceğiniz derste de yer veriliyorsa, mutlaka diğer derslerin tasarımlarıyla ve/veya akademisyenleriyle karşılıklı iletişim halinde olmanız gerekir. Çünkü bir konuyu iki defa anlatmak, bir kere anlatırken sıkılan öğrencinin ikinci defa dersten, hatta okuldan soğumasına sebep olabilir. Sanırım böyle anlatınca, kafanızda bir şey şekillenmiyor, değil mi?... Haydi somut bir örnek verelim. Söz gelimi, tasarımı gerçekleştirmeye çalıştığımız ders, bilgisayar ve öğretim teknolojileri bölümünde alan dersi olarak verilen öğretim teknolojileri ve materyal geliştirme dersi olsun... Bir dönemlik bir öğretim tasarımını planlana ve geliştirme görevimiz var. Aslında anlatacağımız dersteki temel görevleri biz de bu ders için yerine getireceğiz, değil mi? Bir öğretim tasarımı yapıyoruz. Doğal olarak, yapacağımız bu tasarım o kadar iyi olmalı ki, dersin gerektiği noktalarında biz kendi öğretim tasarımımızla anlatacağımız ders arasında bir bağlantı kurup öğrencilerimizin bu dersle daha iyi yaşantılar kurmasını sağlayabilelim. İşimiz zor... Hemen başlayalım! İlk önce, öğrencilerimizi tanımamız gerekiyor, değil mi? Hedef kitle bilinmeden öğretim tasarlanamaz, diyorum ben. Pekiyi ama öğrencilerimizi hiç görmedik onları nasıl tanıyabiliriz? Kimin nereli olduğu, nelerden hoşlandığı ve sosyal uğraşılarının neler olduğu pek de bizi ilgilendirmiyor. Biz öğretimi gerçekleştireceğimiz öğrencilerimizin tasarımını yapacağımız dersle ve yine hedef kitlemizin bizimle aynı süreçte alacağı diğer derslerle olan ilişkisini tanımalıyız ve bilmeliyiz. Elbette ki kendi branş dersimizin diğer derslerle olan ortak konularını ortaya koyabilmek için bu aşamayı gerçekleştiriyoruz. Yapacağımız analizler sonucunda, öğrencilerimizin ön koşul davranışlarını ve olasılı giriş davranışlarını ortaya koymuş olacağız. Bu da tasarımını gerçekleştireceğimiz ders olan, öğretim teknolojileri ve materyal geliştirme dersinin çok daha verimli bir ilk adım planlamasına sahip olacağı manasına geliyor. Çünkü bilgisayar ve öğretim teknolojileri bölümünde öğrencilere verilen derslere bakıldığında, hep birbiriyle ilişkili olan dersler olduğu görülür. Bu durum da bu bölümde teknoloji üzerine bir dersin tasarımı yapılırken, diğer branş derslerinin akademisyenleriyle tasarım, geliştirme ve değerlendirme aşamalarında sürekli olarak iletişim halinde olunmasını gerektirir. Şayet böyle bir iletişim kurulmamışsa, upuzun bir dönem bir hiç haline gelir ve öğrenciler bir dönem boyunca aynı şeyleri duyarak hem sıkılırlar hem de hiçbir kazanım elde edemezler. Bir branş dersinin tasarımını gerçekleştiriyoruz, ancak anlatacağımız koskoca bir bölümün adı üzerine oluşturulmuş bir ders: Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme. Hangi bölüm için anlatıyoruz: Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği Bölümü. Dolayısıyla aslında bu bölümdeki en önemli dersin tasarımını gerçekleştiriyoruz. Öğrencilerimizin ufuklarını daima açık tutmalıyız. Yapılandırmacı yaklaşımı izleyip ödevlerle ve projelerle öğrencilerimizin birlikte çalışmalarını sağlayarak daha iyi ve daha yaratıcı tasarımlara yöneltmeye çabalasak da, elimize tebeşiri alıp tahtanın; kablosuz mouse'u alıp projeksiyon cihazının karşısına geçmeliyiz. Hem bir rehber olabilmeli ve öğrencilerimizin karanlıklarını aydınlatmalıyız; hem de onlar hayal dünyalarını inşa ederken biz aktif bir rol oynamalıyız. Öğrenci merkezli eğitim anlayışı, bizim için sadece rehberlik rolünü üstleneceğimiz işlevsellikte olabilir. Asla sürekli ve tek başına bu eğitim yaklaşımını benimseyerek bir dönemi geçiremeyiz. Sanırım buraya kadar anlatılanlara katılıyorsunuz. Çok mantıklı, değil mi?... Hatta hiçbir fikriniz olmasa dahi, mantıklı geliyor. Evet, devam edelim... Henüz analiz aşamasındayız. Halen bir tasarım içine giremedik. Çünkü bir bölümdeki en önemli dersin öğretimini tasarlıyoruz. Analiz aşamasında, diğer akademisyenlerle iletişim kurduk. Onların derslerinde hangi konulara yer vereceklerini, hangi ödevleri öğrencilerimize proje olarak vereceklerini, öğretim biçimlerinin ne olacağını ve takip edecekleri adımların neler olduğunu çok iyi biliyoruz. Öğrencilerimizin geçmiş dönemlerde aldıkları dersleri ve içeriklerini de öğrendik. Onların yeterliliklerini ve sınırlılıklarını ortaya koyduğumuz anda, giriş davranışlarını da hesap etmiş olduk. Artık tasarım işimize başlayabiliriz. Diğer alan derslerinin konularına göre, bir planlama yapmalıyız öncelikle. Vereceğimiz her ödev, diğer derslerde verilen ödevlerin ya ön hazırlığı olacak şekilde planlanmalı, ya o derslerdeki konuları tamamlayıcı nitelikte olmalı; ya da asıl olması gerektiği gibi yeni ve farklı kazanımlar kazandırmalı öğrencilerimize... Çünkü grupla çalışmanın adeta olmazsa olmaz olduğu bir bölümde, bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenliği bölümünde bir dersin öğretimini tasarlıyoruz. Bu bölümdeki akademisyenler olarak, grupla çalışmanın en önemli örneği bizler olmalıyız. Öğrencilere akademisyenler olarak bizlerin aramızdaki iletişimimizi örnek göstermeli, kaynak ve alıcı arasında sürekli olarak yazılı, sözlü ve görsel şekilde gerçekleşen iletişimin nasıl olması gerektiğini bu örnek üzerinde öğretmeye çalışmalıyız. Çünkü bizler, teknoloji uzmanları, eğitim teknologları, öğretim tasarımcıları, bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenleri, "bilgi ve iletişim teknolojileri"ni her alanda her şekilde kullanabilmeliyiz. Tabii bunu kullanmanın ön koşulu da aradaki o iletişimi her daim işlevsel hale getirmekten geçer. İşte bir öğretim teknolojileri ve materyal geliştirme dersinin tasarım aşamasını da bu pencereden bakarak gerçekleştirmeliyiz.





Muhammet DURDU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder