11 Kasım 2012 Pazar

Bilgisayar Oyunlarının Gizil Öğrenmeler Üzerindeki Etkisi ve Teknolojinin Akıl Almaz Hali

TEKNOLOJİ MADALYONUNUN DİĞER YÜZÜ


Sokaklarda yürürken gördüğümüz ışıl ışıl parlayan vitrinlerdeki son model tv'ler, teknoloji mağazalarında akıllarıyla aklımızı şaşırtan mobil cihazlar, haber bültenlerinde gördüğümüz robot teknolojisinin son ürünü robotlar ve daha bir çoğu... Aslında hiçbiri bizim seçimimiz olmamışken ve belki aslında pek de ihtiyacımız yokken hayatımızın bir parçası haline gelmiş teknolojik cihazlar... Biz ne yaparsak yapalım her geçen gün daha da çok hayatımıza girecek ve bizim için olmazsa olmaz ürünler haline dönüşecektir. Teknolojiyle ilgili bu olmaz olası durum, beni olabildiğince derin düşüncelere sevk etmekte ve gelecekle ilgili enteresan senaryolar yazdırmakta... Adeta esrar bağımlısı olmuşcasına şuursuzca teknoloji bağımlısı haline gelmiş olan i
nsanları, teknoloji kuyularına düşmüş; o karanlık kuyularda bilimin en son ürünleriyle dahi kendileri için bir dirhem ışık bulamamış ve  kendi karanlıklarında hapsolmuş olarak burunlarının uçlarını bile göremeyen ve  neyi, ne için yaptıklarını bilmeden yaparak savrulmakta olan yığınlara benzetmekteyim çünkü. Tablonun bu korkutucu kısmı şöyle dursun, bilgi işlem teknolojilerini insanlığın ve kendisinin lehine kullanılabilen pek çok insan da var. İster eğlence maksatlı olsun, isterse bilimsel bir amaçla kullanılacak olsun, teknolojinin nimetlerinden faydalanabilen ve bu yararlılığı gün ve gün her durum için artırabilen insanlar da var. Bu insanlara baktığımızda, bilgisayarı eğlence maksatlı kullanmak istediklerinde bile kendileri için pek çok kazanımı ön koşul görerek bu fiili yerine getirdiklerini görürüz. Teknolojinin karanlık kuyularında, köhneleşmiş zihinlerin aksine, düşünsel olarak gelişmiş ve gelişimlerinin paralelinde bilgisayarı bir araç olarak gören bu bireyler, zeka kapasitesi olarak üst düzey seviyelere erişmiş olmalarının verdiği avantajla her türden yeti gerektiren bilgisayar oyunlarını dahi çekirdek yer gibi oynarlar. Bu sayede zihinsel fonksiyonlarındaki dinamizmi en üst seviyede tutarlar ve bilgi işlem teknolojilerinin istisnasız her ürünü onlar için geliştirilmeye gebe birer denek haline gelir. Araştırırlar, keşiflerde bulunurlar ve dünya için küçük ama kendileri için çok büyük adımlar atarlar... 


Bilgi işlem teknolojilerine baktığında, özellikle bilgisayar oyunlarının hiçbir işe yaramadığını düşünen pek çok ebeveyn olabilir. Fakat düşünüldüğünde, özellikle stratejik düşünme yetisi kazandıran oyunların, zeka gelişimine büyük bir katkı sağladığı görülmektedir. Bilgisayar oyunlarına baktığımızda, mevcut bir probleminin olduğunu ve bu problemin çözümünün de karmaşıklaştırarak pek çok sebebin altında yatan sebeplerle bütünleştirilerek çıkarıldığını görürüz. Normal şartlar altında bir çocuğa veya gence hali hazırda bir problemi çözdürmeye çabalayarak onun problem çözme yeteneğini geliştirmek istemek, deveye hendek atlatmak kadar zor hale gelebilir. Oysa bilgisayar oyunları problem çözme yeteneğini kazanım haline dönüştürürken aynı zamanda muhakeme yeteneği de kazandırarak sebeplerin altında yatan sebeplerin altındaki sebepleri mevcut sonuçlarla harmanlayarak yeni ve farklı, parçalarından bir bütün haline gelmiş sonuçlar elde ettirme özelliği de kazandırırlar. Bu durumu cümlelerle ifade etmeye kalktığımızda bile, sizlerde görmektesiniz ki, anlamakta zorluk çekebiliyoruz. Öte yandan, "sadece problem çözmeye dayalı, stratejik özellikler kazandıran bilgisayar oyunları mı var ki?" dediğinizi duyar gibiyim. Evet, pek çok oyun konsolu ve pek çok konu üzerine hazırlanmış bilgisayar oyunları var. Bu oyunların sınırsız oluşu, bizim için "acaba mevcut her oyun, bize bir şeyler kazandırabilir mi?" diye sormamıza sebep teşkil ediyor. Gelin bu zamana kadar oynadığımız bütün bilgisayar oyunlarını düşünelim... 
Sanırım aklımıza ilk gelenlerden biri Süper Mario oyunu olacaktır. Amaç nedir Süper Mario oyununda?... Bilirsiniz işte prensesi kurtarmak elbet... Fakat farklı farklı hedeflerimiz de vardır. Örneğin, altın topluyoruz. Her 100 altın için yeni bir canımız oluyor ve bu da oyunu bitirebilmemiz için yeni bir şansımızın daha olduğu manasına geliyor. Ölmemeye çalışıyoruz; üzerimize gelen türlü türlü canlılar var ve boşluklardan da aşağıya düşmemeliyiz. İşte Süper Mario oyununa baktığımızda dahi, birden fazla problemin tek bir anda kullanıcıya, yani çocuğa sunulduğunu görebiliyoruz. Bu tarz oyunların zararı ise hiç kuşkusuz bağımlılık haline gelebilmesi olacaktır elbette. Çünkü oradaki aşamaları aşma isteği, çocukları ekrana hapsedecektir. Fakat bu durum dahi oyunu oynamakta olan çocuk için bir kazanım haline dönüşecektir. Çünkü oynadığı oyunda kaybettiği her can hakkı ve yanlış uyguladığı her yöntem için yeni bir tecrübe edinecektir. Yani çocuğumuz, "hata yapma" ve "hata yaparak yanlışlarını düzeltme" kavramlarını hiç farketmeden öğreniyor olacak. Diğer yandan, aşamalı olarak ilerleyebildiğini görecek. Yani oyuna baktığında seviye seviye ilerleyebildiğini ve bir üst seviyeye ulaşabilmek için öncelikle alt basamaktaki seviyeleri bitirmesi gerektiğini görecektir. Bu durum ise, ona hayatında istediklerini bir anda değil de ancak aşamalı olarak sahip olabileceği gerçeğini öğretecektir. Hatta bu durumu biraz daha irdelersek, seviye seviye ilerlenerek oynanan oyunların çocuklar için ilerleyen yaşamlarında planlara dayalı yaşama alışkanlığına temel oluşturacağını söyleyebiliriz. Okul hayatında zorlu bir maratona başlayacak olan bir çocuk için, bütün derslerine derslerini organize ederek çalışmak ve ulaşmak istediği o başarı olgusuna ulaşabilmek, bir anda gerçekleşebilecek bir şey değildir. Fakat bu gerçeği aslında oynadığı oyunlarda hissetmeden öğrenmiştir. Pek bocalamayacak ve istediği o başarı olgusuna ulaşabilmek için, öncelikle izleyeceği adımlar olması gerektiğini bilecektir.

Problem: Mermiyle vurulmadan ve basamaklar üzerinden
düşmeden, ördeği tükürük silahıyla etkisiz hale getirip ve/veya
ördekle 
hiç uğraşmadan basamaklar üzerinden zıplayarak, altınları toplamayı
 ihmal etmeden yola devam etmek..



Sadece basit bir oyunu irdelediğimizde dahi, oyunu oynayan için pek çok kazanımının olabileceğini görebiliriz. Ancak düşünülmesi gereken, bilgisayar ve/veya konsol oyunlarının ne sıklıklarla ve ne kadar süre boyunca oynanılacağıdır. Özellikle bu oyunları oynayan bir çocuk ise, mutlaka bir ebeveyn kontrolü gerekmektedir. Nihayetinde çocuklar, yapmaktan hoşlandıkları şeyleri sürekli olarak yapmak isterler ve bu da söz konusu bilgisayar oyunu oynamak olduğunda, daha da çok hoşa giden bir aktivite olacak çocuklar da bu oyunların başından hiç kalkmak istemeyeceklerdir. Ön görüm şu ki, ebeveyn kontrolünde oynanan ve oynama zaman aralıkları çok iyi düzenlenmiş bir çocuk için, oynadığı bilgisayar oyunları tek başına öğretici nitelikte olacaktır
. Bir diğer önemli nokta ise, hiç kuşkusuz oynanılacak oyunun çocuğun yaşına uygun olarak seçilmiş olmasıdır. Aşırı stres veya aşırı şiddet barından oyunlar, çocuklar için çok zararlı olacaktır. Bu noktada bilgisayar oyunları hakkında bir araştırma yapılabilir ve seçilen oyunları çocuklara seçme şansı tanınarak oynamaları sağlanabilir. Koşulsuz ve hissettirmeden öğretme eylemi, bu şekilde gerçekleşecek, oyunla mücadele etmeye çalışan bireyler de bu mücadeleler sonunda çeşitli kazanımlar elde edeceklerdir.  



Günümüzde internet ortamlarını özellikle toplumumuz tarafından sıkça dahil olunan ortamlar olarak görmekteyiz. İnternet ortamında en çok girdiğimiz web site ise, açık ara farkla sosyal paylaşım sitesi olan Facebook olarak gözüküyor. İnsanımız, halihazırda yapmış olduğu veya yapmakta olduğu her ne varsa bunu tanıdığı ve/veya tanımadığı her insanla paylaşma hasletiyle yanıp tutuşuyormuş meğer, Facebook'un kurulmasıyla bunu da anlamış olduk. İnternet kullanımında sosyal paylaşım siteleri haricinde en çok kullandığımız web ortamları ise, özellikle içerikleri oyun olan ve oyun oynanılan platformları olarak göze çarpmakta... Yani yaşantısını olabildiğince paylaşan ve sanal oyunlara aklımızı kaldıran bir toplum olarak dünya sahnesinde yerimizi bulmuş olduk, desek, pek de yanlış olmayacaktır. Sosyal yaşantımızı daha da sosyalleştirmek adına yaptığımız yaşantı paylaşımımız esnasında dahi oyunlardan ayrı kalamadığımızı ve adeta sürekli olarak "Oyun, oyun, oyun, oyun!" diye yanıp tutuşan bir toplum olduğumuzu, Facebook hesabıma sürekli olarak gelen oyun isteklerini gördüğüm zaman bir kez daha anlamış oldum.  Bir önceki paragrafta değindiğim bilgisayar oyunlarının eğitici bir özellikte olabilmesinin ön koşulu olan ebeveyn unsuru ise, ne yazık ki çoğunlukla sosyal medyaları ve web ortamlarını şuursuzca kullanan bireyler olarak gözüküyor. Meseleye bu açıdan baktığımızda, eğitimimiz için her türden şeyi materyal olarak alabileceğimizi ancak kontrol mekanizmamızın çok iyi gelişmiş olması gerektiğini görüyoruz. Aksi takdirde ebeveynlerindeki anlaşılmaz durumları zihninde şemalara döken bir çocuk için, bilgisayar oyunları maalesef sadece zararlı içerikler olarak kalacaktır. "Kem aletle kemalet olmaz." mantığıyla baktığımızda, eğitim için seçilen her ne olursa olsun, kemalet seviyesine ulaşabilmesi için seçilen nesnenin mevcut özelliklerinin seçilen kişi veya gruba uygun olması gerekmektedir. Bunu başta kendimiz ve toplumsal hayatta üstlendiğimiz öğretici kimliğimizle kendimizden başka herkes için, bir ön koşul olarak görmeli ve kasıtlı veya gizil öğrenmelerin belirlenmesindeki rolümüzü çok iyi oynamalıyız.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder