BİR BÜTÜNÜN HER PARÇASI
Hayatımızda başımıza gelen zorluklarla şayet iyi mücadele edebilirsek, daha sonraki zamanlarda bizim için ne büyük kolaylıklar sağladığını yaşayarak görmüşüzdür. Aynı zaman dilimi içerisinde hem ilköğretim birinci ve ikinci seviyedeki hem de lise düzeyindeki öğrenciler için eğitim ortamını tasarlamak durumunda kalan bir öğretmenin ilk etapta işinin çok zor olacağını düşündüğümde, bu zorlukla şayet iyi mücadele edebilirse, sonunda çok iyi bir eğitimci olabileceğini görmenin de aynı tecrübeye örnek teşkil edeceğini söyleyebiliriz. Fakat bu öğretmen bu işi nasıl yapacak?... Hangi öğrenci grubu için hangi öğretim yöntemini seçecek ve öğretim ortamlarını farklı öğrenci grupları için nasıl tasarlayacak?.. İşte ben bu yazımda bu sorunun cevabını arıyorum.
Formal eğitim kurumlarında eğitimin gerçekleştirilmesinden bahsettiğimiz, daima en önemli unsurun bu ortamlarda eğitim-öğretim etkinliklerini gerçekleştiren öğretmenler olduğunu görürüz. Öğretmen; öğrencilerini gözlemler, farklılıkları belirler, neyi, nasıl ve ne zaman öğreteceğini ortaya koyar. Nihayetinde en önemli görev, öğretmene düşecektir. Taş çok ağırdır ve taşın altında kalan el de söz konusu eğitim-öğretim ortamları olduğunda öğretmenlerin elidir. Mevcut eğitim sistemimiz ise "4+4+4" şeklinde belirlenmiş ve öğrencilerin yetiştirilmesinde üç aşama olmasını gerekli görmüştür. Bu eğitim sistemiyle yapılmak isteneni kısaca açıklayacak olursak, ilk aşamada öğrencilerin mevcut yeteneklerinin belirlenmesi ve sonrasındaki kademelerde de bu yeteneklerinin geliştirilmesine yönelik eğitim almalarının sağlanması diyebiliriz. Yani zaten yükü çok ağır olan ve taşın altına ellerini koymuş olan özellikle eğitim-öğretim ortamını ilk aşamada tasarlayacak olan öğretmenler için çok önemli bir sorumluluk daha ortaya çıkmış oluyor. Öğrenciler eğitimlerinin ilk aşamasındayken yetenekleri ne ölçüde doğru analiz edilirse, diğer iki aşamada da o kadar başarılı olacak ve nihayetinde devam edecekleri eğitimlerinde ve/veya iş hayatlarında o ölçüde başarılı olacaktır. İşte bu analizi yapacak olan ve öğrencileri diğer kademelere atayacak olan öğretmenlerdir. Bu tabloya bakınca, eğitim sisteminin her kademesinde eğitim vermek durumunda olan bir öğretmen olsaydı ve hafta içerisinde farklı farklı seviyelerden öğrencilerin öğretim tasarımlarını yapmak zorunda kalsaydı, hali nice olurdu, diye bir önyargı beliriyor aklımda. Bu açıdan baktığımda bu durumda olan bir öğretmenin işinin çok zor olacağını düşündüğümde, "acaba her seviyeden öğrenciyi bir anda takip etmesi, kazandıracağı davranışlar açısından öğretmene ipuçları vererek öğretim ortamlarını daha kolay tasarlamasını sağlayabilir mi?" diye de düşündüm. Aslında hakikatten de şayet bir öğretmen, her seviyeden öğrenci grubu için eğitim-öğretim gerçekleştirirse, her düzeydeki öğrenci profilleri için eğitim-öğretim gerçekleştirmek durumunda olursa, kazandırılması gereken davranışlar hangi süre içerisinde ve hangi yöntemlerle öğrencilere kazandırabileceğini çok daha iyi görebilir. Yani bu yazımda sorularıma aradığım cevaplar, benim için iyi bir öğretmen olmanın ön koşulları olmuş oldu.Böyle bir yükün altında kalmış bir öğretmen olmuş olsaydım, yapacağım ilk iş gözlem yapmak olurdu. Nihayetinde almış olduğum öğretmenlik eğitimiyle teorik olarak öğrencilerimin yaşlarını ve özelliklerini bilen bir öğretmen olarak, derslerde seçeceğim yöntemleri ve tasarlayacağım materyalleri kafamda teorik olarak şekillendirmiş olacağımı söyleyebilirim. Yapacağım gözlemlerse, öğrencilerimi tanımam ve hangi düzey için nasıl davranacağımı belirlemekte bana ipuçları verecektir. Ders zili çaldı ve ben öğretmenlik görevini üstleneceğim ilk ders için ilköğretim birinci sınıf düzeyindeki sınıfımda ilk dersime katıldım, diyelim. Sanırım ilk gözlemleyeceğim şey, öğrencilerin yüzlerindeki şaşkın ve korku dolu bakışlar olacaktır. Okul öncesinde aldıkları bir takım temel bilgiler sayesinde az çok okul ortamını bilseler de onlar için o an ben, aslında sadece bir yabancı olacağım. Ağzımda çıkacak her kelime onları ilk önce duygusal açıdan yakalayacak. Her an gülümsemeli ve sempatik olmalıyım. Onlara söyleyeceğim her kelimeyi özenle seçmeli ve kalbimin sevgi odacıklarında bekletmeli, ardından anne-baba kokusuyla bezeyerek onlara sunmalıyım. Ses tonum alçak ve sevimli olmalı... Her birinin gözlerinin içine sevgiyle bakmalıyım. Oturdukları sıraları evlerindeki koltuklarmış gibi hissettirmeli, önlerindeki masaları evlerindeki mutfak masasında annelerinin elinden yedikleri yemeklerin lezzetiyle harmanlayabilmeliyim. Ben tüm bunları yaparken, onlar bir yabancıyla konuşuyor olacaklar ve bunu da hesaba katmalıyım elbette. Yani yapacağım ilk şey, kendimi onlara sevdirmek ve eğitim ortamımızı bir aile ortamına dönüştürmek olacaktır. Bu ortamı sağladığımda, artık öğrencilerim kendilerini rahat rahat ifade edebilecekler ve okula gelmeyi seveceklerdir. Bu aşamadan sonraki işim onlara kazanmalara gereken davranışları hangi yöntemlerle ve materyallerle kazandırmak olacak. Motivasyonları sağlayabilmek için kavramsal olarak öğrenmeleri gereken ve onları sıkacak şeyler arasında belli aralıkları onları eğlendirecek şeylerle doldurmalıyım. Bu seviyedeki öğrenciler için uygulayabileceğim yöntemlerin temelinde eğlenmek ve hoşça zaman geçirmekle eğitimi gerçekleştirmek olacaktır. Düz anlatım yöntemiyle dersimi işlerken, anlattığım her kavramla, bilgiyle ilgili pek çok örnek vermeli ve bu kavramları, bilgileri onların günlük hayatta karşılaştıkları ve çok iyi bildikleri yaşantılarıyla ilintilendirebilmeliyim. Olumlu ve/veya olumsuz pekiştireçlerden, I. Tip ve/veya II. Tip ceza türlerinden her an faydalanmasını bilmeli ve asla bu şekilde onları rencide etmemeliyim. Bir sonraki dersim ilköğretim ikinci seviye düzeyindeki diğer sınıfımdaki öğrencilerimle sınıfımdayım, diyelim. Daha önce birinci seviyedeki öğrencilerim için hazırlamış olduğum sıcacık aile ortamını, bu seviyedeki öğrencilerim için de hali hazırda bulunmuş olması gerektiğini belirterek, fazladan ne yapabilirim; ya da ne yapmalıyım, ona geçmek istiyorum. En önemli farklılık, artık öğrencilerimin okuyor ve yazıyor olması olacaktır. Artık her biri kitaplarından ve/veya tablet bilgisayarlarından metinleri okuyabiliyor, bu metinlerle alakalı yazılı çalışmalar yapabiliyorlar. Bu özelliklerini öğretim süreciyle harmanlayabilmeliyim. Seçeceğim materyaller öğrencilerimin yaşantılarına uygun ve çok kolay yorumlayabilecekleri şeyler olmalıdır. Örneğin, pencereyi açıp gökyüzünde parıl parıl parlayan Güneş benim için genel bir materyal olabilir. Ya da yağan yağmur, esen rüzgar, çakan şimşek... Çünkü her biri güneşle ısınmış, yağmurla ıslanmıştır. Her zaman ön planda tutacağım şey, asla onları sıkmamak olmalıdır. Sürekli gözlemlerimi de sürdürmeliyim elbette. Hangi öğrencim hangi konu için içerisinde ne kadar heyecan barındırıyor bunu ortaya koyabilmeliyim. Çünkü benim görevim, ondaki cevheri görmek ve o cevheri geliştirebilmesini sağlamak. Günlük hayatta yaşadıkları bir olayı dramatize ettirebilirim. Her biri örnek bir olay için bir karakter olabilir ve bu dramatizasyon benim onlardaki cevherimi ortaya koyacağım süreçte benim için çok önemli ipuçları verebilir.
![]() |
Öğrenciler tiyatro oyunu ile öğreniyor. |
![]() |
Ekip çalışmasının önemi betimleniyor. |
Lise seviyesindeki öğrencilerim için en çok önem vereceğim konu ise, hiç kuşku etmeden söyleyebilirim ki, grupla çalışma alışkanlığı kazandırmak olacaktır. Grupla çalışmayı eğitimdeki gestalt yaklaşımına benzetirim. Parçalar, tek başına bir anlam ifade etmez. Etse de tam veya yeterli değildir. Bütün ise, parçalardan daha başka ve daha anlamlı, daha kapsamlı ve asıl aranandır. Ayrıca öğrencilerime kazandırmak isteyeceğim bir diğer davranış, çok yönlü ve kapsamlı düşünmek olacaktır. Bu kapsamda deney yapabilecekleri ortamlarda materyalleri kendi elleriyle tasarlayabilmelerini sağlayabilirim. Bireysel öğretim yöntemiyle bire-bir öğrenme kaynaklarından nasıl faydalanabileceklerini onlara öğretebilirim. Bire-bir öğrenme materyalini sınıf ortamında öğrencilerle birlikte de tasarlayabilirim. Motivasyonlarını her saniye diri tutmam gerektiğini de belirtmeliyim.
Bir bütün, parçalarından ibarettir. Zaman açısından baktığımızda ise, bir insan için en önemli gün bugündür. Bugün ise, dünün yansıması yarının habercisidir. Eğitim-öğretim ortamlarında da bu bütünlük eğitimin gerçekleşmesinin en önemli ön koşullarından biri olarak görülürse, aslında öğretimin farklı seviyelerde gerçekleştirilmesi düşüncesi, en mantıklı düşünce olarak ortaya çıkacaktır. Nihayetinde bir öğretmen için öğrencisi her seviyeden aldığı eğitimle bir bütünlük arz ediyorsa, eğitim de bu bütünlüğün parçalarının birleştirilmesi paralelinde gerçekleştirilmelidir. Parçalar tam manasıyla tanınmıyorsa, bütün de oluşturulamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder